Arkeolojik Veriler
Antik kaynaklarda Ayvalık ve civarında olduğu düşünülen ancak yerleri kesin olarak lokalize edilemeyen Herakleia, Elateia, Koryphantis, Kydonia, Chalkis, Pordosilene/Por(d)oselene ve Nasos gibi yerleşimlerin adı geçmektedir. Antik Çağ’da bir yerleşimin kome ve polis (kent-devleti) statüsünde olabilmesi için sahip olması gereken fiziki ve siyasi kriterler vardır. Üzerinde etnikon adı verilen, kent halkının adının yazdığı sikkelerin basımı bir yerleşimin bağımsız, özgür ve ekonomik olarak kendine yeterli bir polis olduğunun en önemli göstergelerinden biriydi. Bu yörede sikkeler bastırdığı bilinen yerleşim, Pordosilene/ Por(d)oselene – Nasos kentidir.
Antik kaynaklardan anlaşıldığına göre Pordosilene/ Por(d)oselene, Küçük Asya ve Lesbos arasında yer alan ve Hekatonnesoi adı verilen adalar topluluğundaki bir ada üzerinde bulunan antik kenttir. Antik Çağdaki Hekatonnesoi, bugün Ayvalık kıyısında en büyüğü Ali Bey Adası (Cunda Adası) olan irili ufaklı 23 adanın bulunduğu ve Piri Reis tarafından Yund Adaları olarak adlandırılan adalarda lokalize edilmektedir. Bugün bu adalardan sadece Ali Bey Adası üzerinde yerleşim vardır. Ali Bey Adası’nın hemen yakınındaki Maden Adası’nda ise daha önce kullanılmış fakat şimdi kullanılmayan kurşun ve başka cevherlerin çıkarıldığı maden ocakları bulunur.
Hekatonnesoi adı yazılı kaynaklarda ilk kez Herodotos’tun eserinde geçer. Herodotos ‘’yüz adalar’’ olarak adlandırılan adalar içinde isim vermeden tek bir kent olduğunu belirtir. Sicilyalı Diodorus’un eserinde ise burası ‘’yüz ada’’ olarak isimlendirilmiştir. Diodorus, Atina donanmasının Spartalılar tarafından Mytilene önünde kuşatılması olayını anlatırken Atinalı komutan Konon’un, Hekaton adalarından (yüz adalardan) birine uğradığından söz eder. Strabon’a göre ise, bu adaların sayısı 40’tır. Hekatonnesos, Apollonnesos’a karşılık gelir ve adını Apollon Hekatos’tan alır. Hekatonnesoi’un ‘’yüz’’ anlamına gelen hekatondan dolayı değil birleşik bir kelime olduğu için çift ‘’n’’ ile yazıldığını, verdiği örneklerle açıklar. Strabon ayrıca, bu adaların yanında Pordoselene kentinin yer aldığı adadan ve önünde daha büyük fakat iskân edilmemiş başka bir adada Apollon Tapınağı’nın bulunduğundan söz etmektedir. Tüm bu bölgenin güçlü bir Apollon kültü etkisi altında olduğunu, tanrının pek çok farklı sıfatla tapınım gördüğünü dile getirir.
Hekatonessos adaları içerisinde yer alan ve adı kaynaklarda Pordosilene, Pordoselene veya Poroselene olarak farklı varyasyonlarıyla karşımıza çıkan antik kentin varlığı M.Ö. 5. Yüzyıldan itibaren bastırdığı sikkelerden bilinmektedir. Ayrıca Attika Delos Deniz Birliği’ne üye olması zengin bir kent olduğunu göstermektedir. İlk sikke serilerinde Pordosilene olarak yazılan kentin adı antik kaynaklarda ve yazıtlarda Poroselene olarak geçer. Kentin adı Roma İmparatorluk Dönemi sikkelerinde Pordoselene’ye dönüşür.
Herodotos, Hekatonnesoi içinde sadece tek bir kent olduğunu dile getirse de Attika Delos Deniz Birliği listelerinde kentin adının ‘’Nesos Pordoselene’’ olarak geçmesi, bölgede M.Ö. 317 yılında Nasiotai/Nasoslular tarafından dikilen bir onurlandırma yazıtının ve M.Ö. 3. Yüzyılın başlarına tarihlenen sikkeler burada ikinci bir kent olduğunu düşündürmüştür. Hekatonnesoi üzerinde iki kent olduğunu düşünen eski araştırmacılar Pordosilene/ Por(d) oselene kentini Maden Adasına, Nasos adlı kenti Alibey/ Cunda Adası’na lokalize etmişlerdir. Ancak maden adasının tüf kayaları ile kaplı oldukça küçük bir ada olması ve arkeolojik kalıntıların az olması sebebiyle yüzyıllarca sikke basan, görece büyük bir kentin burada bulunması olası görünmemektedir. Antik kaynaklar ve arkeolojik verilerin ışığında bulunduğu ada ile aynı ismi taşıyan Pordoselene antik kentinin Alibey/ Cunda Adasının güneydoğusundaki Dulapi Koyu’nun olduğu Duba altı mevkiine lokalize edilebileceği ileri sürülür.
Eski Yunanca ‘’ada’’ anlamına gelen Nesos’ un (Aiol lehçesinde Nasos) ayrı bir kent olmadığı ve M.Ö.4.yüzyıla ait bir dekrette (kararname) geçen Nasiotai/Nasoslular ifadesinin ‘’adalılar’’ olarak çevrildiğinde ada halkını tanımladığı Kirsten ve Stauber tarafından da belirtilmiştir. Bu görüşe göre Attika Delos Deniz Birliği listelerindeki ‘’Nesos Pordoselene’’ adlandırması ise ‘’Pordoselene Adası’’ anlamında kullanılmış olabilirdi. Büyük olasılıkla bu adalar topluluğundaki tek polis, üzerinde bulunduğu adadan daha fazlasını yani diğer adaları ve karşısındaki anakarayı da kontrol etmekteydi. Bu konuda başka bir görüş olarak ise, aynı yerde Nasoslular ve Pordoseleneliler olmak üzere geleneksel olarak iki ayrı topluluğun/halkın var olduğu da söylenmiştir.
Arkeolojik Veriler Işığında Ayvalık Bölgesi Antik Dönem-Bizans Dönemi Tarihi
Pordosilene/Por(d)oselene muhtemelen M.Ö. 7.yüzyıldan itibaren kültürel ve politik açıdan Lesbos’ta ki Mytilene ‘ye bağlı bir Aiol yerleşimi olarak varlığını sürdürmekteydi. Lesbos’ taki kentler gibi Pers egemenliğine giren kentin, İonia ayaklanmasındaki (M.Ö.499-494) durumu belirsizdir. Mytilene isyanının Atina tarafından bastırılmasının ardından M.Ö. 427’de kent bağımsızlığını kazanmıştır. M.Ö. 422/421 yılı Attika Delos Deniz Birliği vergi listelerinde ‘’Nesos Pordoselene’’ olarak ‘’aktaipoleis’’ (kıyı kentleri) arasında yer alır ve ne kadar vergi ödediği belirsizdir. Ayrıca M.Ö. 425/424 yılı listesindeki okunamayan kısımları bulunan yer adı da ‘’Nesos Pordoselene’’ şeklinde tamamlanmaktadır. Aralarında Pordoselene’nin de bulunduğu aktaiapoleis olarak adlandırılan Mytilene’nin karşı kıyılarında anakara üzerindeki yerleşimler, Mytilene isyanından sonra Atina’nın etkisinde ama bağımsız kentlere dönüşmüş olmalıdırlar. Ancak Antik Çağ boyunca Mytilene gibi bir deniz gücü için kıyılarındaki adalar ile Troas ve Adramytteion Körfezi’ndeki aktaiapoleis hayati öneme sahipti ve her zaman yakın ilişkiler kurduğu yerleşimler olmuştu.
M.Ö. 4.yüzyılda yaşamış olan ünlü filozof Aristoteles’in hayvanların tarihi üzerine yazdığı eserinde ve yine aynı yüzyıla ait başka bir kaynak olan coğrafya çalışması Pseudo-Skylaks ‘ın ‘’Periplous‘’adlı eserinde de Pordoselene’nin adı geçer. Lesbos’un sahip olduğu beş kent sayıldıktan sonra yakınındaki Pordoselene isimli adadan ve üzerinde bulunan kentten bahsedilir.
Bu bölge, M.Ö. 320lerde Büyük İskender İmparatorluğu adına Antipatros tarafından vergiye bağlanmaya çalışılmış, fakat kentin önde gelen vatandaşlarından biri olan Thersippos bu durumu engellemiş ve kent vergiden muaf tutulmuştur. Bu olayı öğrendiğimiz Thersippos‘un onurlandırma yazıtında kentin adı Nasos olarak geçmektedir. M.Ö. 75 yılına ait olduğu düşünülen Asia Eyaleti’nin bir gümrük yazıtında, kıyılar boyunca sıralanan ve gümrük istasyonu olan limanların arasında ‘’Poroselene’’ olarak kentin adı da yer almaktadır. Mitchell’e göre bu liste M.Ö. 120lerdeki durumu yansıtıyor olmalıdır. Gargara’dan Adramytteion Körfezi’ne geçişte sık kullanılan bir yol üzerinde olduğu anlaşılan Poroselene görece sakin bir denize sahip olması ve Küçük Asya kıyısına kolay ulaşımı ile oldukça avantajlı bir limandı.
Erken Bizans Dönemi’nde kent Eparchia Nesoi (‘Rhodos Metropolitliği)‘a bağlıydı. M.S. 451‘de Peraeası ile birlikte Lesbos’un üç kenti (Mytilene, Methymna, Eresos), Poroselene ve Tenedos bir piskoposluk merkezi haline gelmişti. M.S. 5. Yüzyılda kent, konsil listelerinde ve Hierocles’te (Proselene olarak) geçmektedir. M.S. 431 ‘deki Ephesos Konsili’ne katılan Lesbos piskoposu Ioannes’in yetki alanının tüm Lesbos’u ve Selene kıyılarını kapsadığına dair referans Poroselene’nin Geç Antikçağ’ da kendisini ‘’Selene’’ olarak yeniden adlandırdığına dair kanıt olarak yorumlanabilir.
Arkeolojik, epigrafik ve yazılı kaynakların az olduğu Pordosilene/ Por(d)oselene kenti, nümizmatik veriler açısından oldukça zengindir. Kentin tarihine, isimlendirmesine, magistrat isimlerine, kültlerine sikkeler vasıtasıyla ulaşılabilmektedir.
Ayvalık Çevresinde Arkeolojik Kazılar ve Yüzey Araştırmaları
İlk arkeolojik çalışma, 1949 yılında Dr. İ. Kılıç Kökten’ in, Yortan ve Truva II –V seramiği veren yerleri ve Midilli Adasında Thermi yerleşiminin karşısında, Anadolu Prehistoryasına ait bir merkez tespit etmek için Altınova’da başlatılmıştır. Altınova’da adını Kaymaktepe olarak düşündüğü höyükte 2m x 4m boyutlarında açtığı sondaj çukurunda 3,58 m derinliğe inmiştir.
I. Tabakada Grek- Roma seramikleri
II. Tabakada Orta, Kuzey ve Doğu Anadolu ile karşılaştırılabilecek Kalkolitik Çağ seramiklerine
III. Tabakada Kalkolitik Çağ seramikleri, yıkık bir duvar kalıntısı ve küçük taşlarla döşeli bir zemin ortaya çıkarmıştır.
Kılıç Kökten’ in bulduğunu açıkladığı seramik parçalarının Seeher tarafından yapılan incelemesinde Kumtepe Ia-Ib-Ic ve Troia I tabakaları seramikleri ile benzerlik gösterdiği bildirilmiştir.
1989-1991 yıllarında K. Lambrianidis’in yürüttüğü Madra Çayı yüzey araştırmaları sırasında Altınova’da yer alan höyüğün Kaymaktepe olduğu tespit edilememiş, ancak aynı alanda, Madra çayı yatağının iki yanında bugün kuzeyde Yel Değirmentepe ve güneyde Höyücektepe olarak adlandırılan iki höyük tespit edilmiştir. Çevresindeki yüzey buluntuları; buranın Roma ve daha sonraki dönem malzemelerle karıştırılmış, çoğunlukla Troia I geleneğine ait çok miktarda Erken Tunç Çağı el yapımı seramik parçalarının bulunduğu bir alan olduğu için önemli bir yerleşim olduğu düşünülmüştür.
Yel Değirmentepe, höyüğün kenarına inşa edilmiş bir su istasyonu nedeniyle kısmen tahrip edilmiştir. Höyüğün kenarından 50 metre uzaklıkta tarlaların yüzeyinin 11 metre altına inen bir sondaj kuyusu açılmıştır. Sondaj, denizin geçmişte bazı dönemlerde iç kesimlere kadar gelmiş olabileceği hipotezine neden olmuş ve 1995-1996 yılında yapılan jeomorfolojik araştırmalar, höyüğün Erken Tunç Çağı’nda kıyıda olduğunu ortaya çıkarmıştır. 1997 yılında yapılan araştırmalar höyüğün üç tarafının denizle (batı, kuzey ve güney) çevriliyken yerleşmeyi kuru araziye bağlayan bir koridor ya da geçit oluşturan bir karasal oluşum olduğunu ortaya çıkarmıştır. Altınova’da yapılan yüzey araştırmalarında ve sondajlardan elde edilen çanak çömlek parçaları bölgenin; Midilli Adasındaki Thermi, Bakır Çay Vadisi ve Kuzeybatı Anadolu ile yakın kültürel ilişki içinde olduğunu göstermektedir.
1998 yılında Yrd. Doç. Dr. Engin Beksaç ve ekibinin Ayvalık ve çevresinde yapmış olduğu yüzey araştırmalarında; Altınova’da, Belediye tarafından sanayi bölgesi ilan edilen alan içinde pithos nekropol kalıntılarına, pithosların çevresinde Yortan seramikleri yanında, Geç Tunç ve Erken Demir Çağı ile Aeol, Hellenistik, Roma ve Bizans seramiklerine rastlanmıştır.
- Çakalya Burnu ile İğdeli Plaj arasındaki küçük kayalık burunda Bronz ve Roma Çağı seramik parçaları
- Cunda Adası’nda, Adanın girişindeki Pordoselene veya Nesos olduğu düşünülen tescilli alanda Hellenistik, Roma ve Bizans seramikleri ve bazı mimari parçalar
- Pateriça’ya giden yolun başındaki çeşme önünde tahrip olmuş durumda bir Roma Dönemi lahti
- Lale Adası’nın doğu tarafında Aeol, Hellenistik ve Roma Devri seramikleri
- Çıplak Ada (Chalkis) da küçük bir askeri yapının izleriyle birlikte çok sayıda Roma ve Bizans seramiği ve Aeol seramikleri tespit edilmiştir.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kuzey Ege Arkeoloji Araştırma ve Uygulama Merkezinin 2015 yılından itibaren yapılan Adramytteion Egemenlik Alanı Yüzey Araştırmaları çalışması çerçevesinde, Adrammyttene düzlüğünü kontrol eden stratejik konumlarda inşa edilen Klasik- Hellenistik kurgudaki kale yerleşimlerinin tespitinde, Çamoba Mahallesi, Asar tepe üzerinde Asar Tepe Mevkisinde yer alan Geç-Klasik Erken Helenistik döneme tarihlenen ve tepe üzerinde tahkim edildiği, anlaşılan bir karakol yerleşiminin izleri belgelenmiştir. Tepe yerleşimin üst düzlüğü bir üst teras niteliğinde çevre panoramaya hâkim tepe üzerinde Ayvalık Adaları’na bakan bir görüş açısına sahiptir. Gerçekleştirilen yüzey taraması neticesinde yoğun miktarda seramik, Doğu Roma dönemine ait sırlı seramik parçaları, Roma dönemi tabak, kâse formlarına ait parçalar, 1 adet kurşun ağırlık, demir ok ucu, pişmiş toprak figürin parçaları, kantharos adı verilen içki kaplarına ait parçalar, Hellenistik döneme ait seramik parçaları tespit edilmiştir.
Çıplak Ada’nın güneydoğusunda yer alan yükselti üzerinde, yapılan çalışmada, alanı çevreleyen yamaçlar ve tepe düzlüğünde yaklaşık olarak 60 metre çapa sahip dağınık halde, moloz taş öbeklerin yükseltiyi çevreleyen tahkimin duvar sıralarına ait muhtemel akıntılar olduğu düşünülmüştür. Özellikle batı ve kuzey yamaç boyunca belirgin olan moloz akıntılar farklı boyutlardaki sarımsak taşlarından oluşmaktadır. Tepelik yükseltinin güneybatısında duvar sıraları kısmen korunagelmiş iki adet yapı kalıntısı ve yüzey taramasında yoğun miktarda seramik malzeme testi ve amphora formuna ait parçalardır. Hellenistik dönem siyah firnisli parçalar arasında balık tabağı ve kantharos kaidesi, batı yamacı kasesine ait gövde parçaları, Roma dönemi seramikleri arasında gri hamurlu siyah astarlı gövde parçası, red slip ware parçası ve sigillata tespit edilmiştir.
Çıplak Ada üzerinde castrum olarak hatalı adlandırılan alanın etrafı basit bir tahkimatla çevrelenmiş, geç dönem yerleşimi niteliği taşıyan tepenin yüzeyde görülen mimariden bağımsız olarak Hellenistik ve Roma evrelerinde iskan edilmiş olduğu düşünülmektedir.
Maden Adası’nda 2016 yılında 13.10 m. x 13.10 m. ebatlarında kare planda ve yaklaşık 10 m. yüksekliğinde ikincil kullanımlı, oldukça fazla sayıdaki rektogonal bloklar ve dökme moloz harç dolgu ile inşa edilmiş bir kule yapısı ve alanın yüzey taramasında, çoğunluğu günlük kullanım kaplarına ait az sayıda yalın Bizans Dönemi seramiği tespit edilmiştir.
Bu bulgular ışığında Ayvalık ve çevresinde; Kalkolitik Çağ, Eski Tunç Çağı, Demir Çağı, Hellenistik, Roma ve Bizans çağlarının yaşandığı anlaşılmaktadır.
Kaynaklar
Beksaç E. ‘’Balıkesir İli Ayvalık ve Gömeç İlçelerinde Pre ve Prehistorik Yerleşmeler Yüzey Araştırması’’ XVI. Araştırma Sonuçları Toplantısı Ankara, 1998 Cilt 2
Beksaç E. ‘’ 1998 Yılı Balıkesir İli Ayvalık, Gömeç, Burhaniye ve Edremit İlçelerinde Pre ve Prehistorik Yerleşmeler Yüzey Araştırması’’ XVII. Araştırma Sonuçları Toplantısı Ankara, 1999 Cilt 2
Beksaç E. ‘’ Balıkesir İli Ayvalık ve Gömeç, Burhaniye Edremit ve Havran İlçelerinde Pre ve Prehistorik Yerleşmeler Yüzey Araştırması’’ XVIII. Araştırma Sonuçları Toplantısı Ankara, 2000 Cilt 2
Beksaç E. ‘’ Balıkesir İli Ayvalık, Gömeç, Burhaniye Edremit ve Havran İlçelerinde Pre ve Prehistorik Yerleşmeler Yüzey Araştırması’’ XIX. Araştırma Sonuçları Toplantısı Ankara, 2001 Cilt 2
Beksaç E. ‘’ Balıkesir İli Ayvalık, Gömeç, Burhaniye Edremit ve Havran İlçelerinde Pre ve Prehistorik Yerleşmeler Yüzey Araştırması’’ XXI Araştırma Sonuçları Toplantısı Ankara, 2002 Cilt 1
Carusi 2003- C.Carusi, ısolee Pereein Asia Minore. Contributo allo studio deirapporti trapoleis insulari e teritori continentali dipendenti, Scula Normale Superiore (2003)
Erol,A., “Eskiçağ’da Ayvalık: Pordosilene/ Por(d)oselene-Nasos”, Ayvalık Tarihi Üzerine Akademik Çalışmalar Seçkisi, İzmir:2022.
Kökten, K.’’1949 Yılı Tarihöncesi Araştırmaları Hakkında Kısa Rapor’’, Belleten Cilt-XIII, 1949
Lambrianides, K. ‘’Preliminary Survey Of The Madra Çay Delta At Altınova, Near Ayvalık’’ X. Araştırma Sonuçları Toplantısı 1992
Lambrianides, K. Spencer, N.’’The Madra Çay Delta Archaeologic Project’’ XV. Araştırma Sonuçları Toplantısı 1997 Cilt 1
Lambrianides, K. Spencer, N.’’The Madra Çay Regional Project’’ XII. Arkeometri Sonuçları Toplantısı Ankara, 1996
Özgen M, Akbulut. M, Aykanat B, Öztürk A, Denktaş E. Balıkesir İli, Ayvalık, Burhaniye, Edremit, Gömeç ve Havran İlçeleri ‘’ Adramytteion Kenti Egemenlik Alanı ‘’ 2018 Yılı Yüzey Araştırmaları 37.Araştırma Sonuçları Toplantısı Diyarbakır 2019 3. Cilt
Özgen M, Balıkesir İli, Burhaniye ve Ayvalık İlçeleri ‘’ Adramytteion Kenti Egemenlik Alanı ‘’ 2017 Yılı Yüzey Araştırması 36.Araştırma Sonuçları Toplantısı Çanakkale 2018 3. Cilt
Özgen M, Balıkesir İli, Burhaniye ve Ayvalık İlçeleri ‘’ Adramytteion Kenti Egemenlik Alanı ‘’ 2015-2016 Yılları Yüzey Araştırması 35.Araştırma Sonuçları Toplantısı Bursa 2017 2. Cilt
Seeher, J.’’Antalya Yakınlarında Karain Mağarasındaki Kalkolitik Çağ Buluntuları ‘’ V. Araştırma Sonuçları Toplantısı 1987